Sanat | Konular | Kitaplar

DAVUL DEYİP GEÇMEMELİ

«Size ecdadımdan kalma bir "Kûs-i Hâkânı-yı arzetmek isterim.

îşte görüyorsunuz; bu nevi köslerin her tarafı aslan derisiyle kaplı olduğu gibi sesleri de hiçbir zaman davula benzemez. İniltili, uğultulu, ars lan kükremesini andırır. Ufak bir tokmak darbesiyle etrafı sarsar.

Topun bulunmadığı devirlerde düşman bundan duyduğu korku kadar hiçbir şeyden korku duymazmış. Geçenlerde bunu mahsus bir bilene gösterdim. Arslan derisinden olduğunu o da tasdik etti. Zaten kenarlarından da bellidir. Tüyler tamamiyle tabaklan mamıştır.

Davullar, ma'lum-ı ihsanınız, her cins deriden yapılır. Fakat olerin arslan derisinden olmaları şarttır. Sizlere bunu tecrübe etmek ister dim. Fakat yalnız mahalle değil, bütün etraf ayağa kalkar diye korkuyorum.»

Efendim, bu "Kudûm-ü Şerif"dir. Surre alayların da Mahfe-i Şerifin Önünde çalınır. Mevleviler de ney ile birlikte semahanelerde âyin icra ederler. Kudûm-ü Şerif yalnız deve derisinden olur. Başka deriden olanları makbul sayılmaz. Bu mübarek hayvan sıcak memleketlerde yetiştiği için derisinin sesi hararetli ve yanıktır. Sıcağa da çok tahammül eder. Karagöz şekilleri de deve derisinden yapılır. Bunun en büyük hususiyetlerinden biri de aynı satıhta dümtek'lerîn ayrı ayrı ses çıkarmasıdır. Ney ve nıfiye ile çalındığı takdirde ses daha muhrik ve tesirli olur.

«îşte beyefendiler, bu hepimizce malûm bir davuldur. Buna "Ramazan Davulu" derler. Bunlar koyun derisinden olur, sesleri yumuşaktır. Eskiden Ramazan-ı Şerifte kullanılan davulların içine kandil yakıp mahalle mahalle dolaşanlar olurdu. Şimdi o adamlar tabiî kalmadı. Davul, bilirsiniz. Türkler'in en eski musikî âletidir. Onun için Türk davulu Şark'ta ve Garp'ta pek çok şöhret kazanmıştır. Araplar büyük davula "Tabl-ı Sultanî" dedikleri gibi. Habeşliler de "Sultaniye" namı verirlerdi. Avrupa'da da orkestralar da davulun adı uzun müddet "Yeniçeri Çalgısı" olarak kalmıştır. Davul Türkçe'de bora mânâsına geldiği gibi, güneşi de temsil etmektedir.»

(M. Aksel, Sanat Hayatı'»

Konular