Sanat | Konular | Kitaplar

BEŞ ŞEHİR'DEN

...Cedlerimiz inşâ etmiyorlar, ibâdet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve îmânları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çini, hepsi Yeşil'de duâ eder, Muradiye'de düşünür ve Yıldırım'da harekete hazır, göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder.

...Şark için "Ölümün sırrına sâhiptir" derler. Fakat Şark milletleri içinde dahi ona bizim kadar husûsî bir çehre veren, her türlü lâubâlîlikten sakınmakla berâber, onu ehlîleştiren başka millet pek yoktur ve bunu ne kadar basit unsurlarla yaparız; sâde mîmârîli bir türbe çok defa tahtadan, sırasına göre oymalı ve zarîf, bâzan de düz ve basit bir sanduka, birkaç işlenmiş örtü veyâ düz yeşil çuha, bir kavuk, bir tuğ... İşte cedlerimize ebedî hayâtı tecessüm ettirm- eye yeten malzeme bundan ibârettir. Bu kadar fakir unsurlarla hazırlanan âbidede ferdî hayatı hatırlatan tek çizgi, isimden ibârettir. Evet, tek bir isim, ancak milyonlarla ölçülen bir mesâfeden bize ışıklarını göndermekte devam eden sönmüş bir yıldız gibi, ölümün uzaklığından, bir ömrün hâtırasını tâzeler, için- deki ölüden ziyâde ölüm için yapılmış olan bu küçük fakat muhayyeleye hitap etmesini bilen âbide, eski Türk şehirlerinin ortasında yaşanan zamanla ebediyet arasında, aşılması çok kolay bir köprü gibi âdetâ üçüncü bir zan teşkil ederdi. Ölüler bu basit ikametgâhlarından sokağın bütün hayâtına şâhit olurlardı. Zâten ramazan, bayram, kandil, büyük zaferlerin, sevinç ve kederlerimizin hepsini onlarla paylaşırdık.

Başka milletler içinde onu bizden daha çok muhteşem şekilde tasavvur edenlere mezarı, terk edilen, dünyâ nimetlerinin küçük bir sergisi, yahut da vehmedilen şekilde bir uhrevî hayât müzesi hâline getirenler, sanatlarının ve îcât kabiliyetlerinin bütün kaynaklarını içlerindeki fânîlik korkusunu yenmek uğruna da tüketenler çok olmuştur; fakat hiçbiri ona bizde aldığı ehlî yüzü verememiş, onun korkunç realitesini bizim kadar yumuşatamamıştır... (Beş Şehir)