Sanat | Konular | Kitaplar

CEVAHİR MİNARESİ

Evliya Çelebi'nin kaleminden Süleymaniye Camii:
Sultan Süleyman Han bu camiyi denize bakar bir yüksek tepe üzerinde yaptırdı. Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar büyük üstad mimar, yapıcı, amele, taş tıraş eden mermerci varsa toplayıp üç sene, ayağı bağlı üç bin forsa, temelini yerin dibine indirip, temeline rıhtım yapıp üç senede yer yüzünde esas bina göründü. O halde bir sene hali üzerinde durup bir sene sonra mihrabı konuldu. Dört tarafındaki duvarları kubbe kemerlerine varıncaya kadar üç senede bitirdiler. Ondan kavi ve sağlam dört ayak üzerine büyük kubbeyi yaptılar.

"Mimar Sinan, bu cami inşâsına binanın oturup sağlamlaşması için bir sene ara verir... İran şahı Tahmasb, bir elçiyle bin kese para ve çeşitli mücevherler göndererek şu mektubu yazmış: «İşittik ki camiyi tamamlamaya kudretiniz kalmamış, yapmaktan vazgeçmişsiniz. Bu mücevher ve parayı harcayıp camiyi bitirmeye gayret edin ki bu hayırlı işte bizim de payımız olsun.»

Sultan, Şah'ın dil uzatıcı mektubuna şiddetle kızarak bin kese parayı elçinin gözü önünde İstanbul Yahudileri'ne dağıtıverdi ve elçiye:
Yahudi Efendilerinize malınız nasip olsun ki, cehennemde sizlere bindikleri vakit kamçı vurmasınlar. Yoksa sizler gibi namaz kılmayan insanların cami yaptırma ile ne alâkası olur?'' diye söyledi. Mücevherleri de elçinin gözü önünde Mimar Sinan'a vererek:

"Bu kıymetli diye gönderdiği mücevherler benim camimin taşları yanında kıymetsizdir. Hemen bunları başka başka taşlar içine katıp kullan" dedi. Elçi bunu görünce aklı başından giderek hayretle susup kaldı. Şahın mektubuna münasip cevap yazıldı. Mimar Sinan bu mücevherleri sanatkârlığını göstererek minarenin her altı köşe zırhları arasına konulan mermer gülleri içinde bu mücevherleri süs yapmıştır. Bunun için o minâreye hâlâ Cevâhir Minâresi veya güneş minâresi de denilir. Güneş ışığı mücevherlere vurduğu zaman parıldar ve ışıldar.