Sanat | Konular | Kitaplar

Sanat Okulu

Sanat Okulu

SOKAK'TA SANAT MI ?

Kenti kent yapan sokaklarda "masalar" yasak, "gösteri yapmak" yasak, "sanat" ise hepten yasak!..

Müze'de Sanat Eğitimi

Müze Eğitiminin Amaçları
Müze Eğitimi
Eğitim Etkinlikleri
Müzede Eğitim Yöntemleri
Müzede Öğrenme
Müze’de Eğitim nasıl olmalıdır?
Müzede Eğitimin Temel İlkeleri
Müzelerin Çocuklar için Düzenledikleri Eğitim Programları

ÇİNİCİLİK

Çinicilik güzel sanatların bir kolu olarak en geliş miş örneklerini Türk İslâm sanatında vermiştir. Eski Türkler çiniyi sertleşmiş toprak mânâsına gelen kâşi kelimesi ile fiade ederlerdi. Sonradan Osmanlılar za manında ilk porselen ve fayansların Çin'den getirilme si dolayısıyla «Çin işi» mânâsında «Çini>> kelimesi kul lanılmaya başlanmıştır.

İYİ YAZI, KÖTÜ YAZI

Peyami Safa'nın, "Sanat Edebiyat Tenkit" isimli kitabındaki "İyi yazı, kötü yazı" başlıklı makalesinden bazı parağraflar:

"İyi yazıda cümleler ve kelimeler hendesî bir disiplin altındadırlar. O kadar yerli yerinde ve biçimli dizilmişlerdir ki, hiçbirini kaldıramaz, daha evvele ve daha sonraya alamazsınız.

"Kötü yazıda ibâre bu simetriden mahrumdur, mevzu daima çarpılır ve ifade yan yatar.

MÜSELMANLUK BU MUDUR Kİ REVÂNÎ

Revânî Çelebi, II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim Hân devirlerinde yaşamış zekî, nüktedân, hazır cevap bir şâirdi. Fakat, bir kusuru vardı; paraya-pula, mala-mülke düşkünlüğü... Sürre Emîni olarak vazife yaptığı sırada, Mekke'ye götürmesi için kendisine emânet edilen paraların "miktâr-ı münâsib"ini de kendisine ayırırdı. Sûistîmâli fark edilince, devrin şâirlerinden biri;

Müselmanluk bu mudur ki Revânî!
Unuttun Kâ'be'ye varalı Hakk'ı...

mısralarıyla başlayan bir hicviye yazdı. Pişkin şâir altta kalmadı ve şu cevabı verdi:

Be Revânî göre neler dediler

HÜSN-İ HAT NEDİR?

Hüsn-i hat, İslâm yazıları için kullanılan bir tâbirdir. İslâm yazı çeşitlerinin estetik ölçü ve endişeler içerisinde yazılmasına denilir. İslâm yazılarını, estetik ölçüler ve endişeler içerisinde yazana da "hattat" ünvanı verilmektedir. Zaten hüsn-i hattın kelime mânası, ölçüleri içerisinde yazılmış güzel yazı demektir. Estetik ölçü ve endişe içerisinde yazılmamış yazılara hüsn-i hat demediğimiz gibi, bunları yazanlara da hattat değil, kâtip diyoruz.

DAVUL DEYİP GEÇMEMELİ

«Size ecdadımdan kalma bir "Kûs-i Hâkânı-yı arzetmek isterim.

îşte görüyorsunuz; bu nevi köslerin her tarafı aslan derisiyle kaplı olduğu gibi sesleri de hiçbir zaman davula benzemez. İniltili, uğultulu, ars lan kükremesini andırır. Ufak bir tokmak darbesiyle etrafı sarsar.

Topun bulunmadığı devirlerde düşman bundan duyduğu korku kadar hiçbir şeyden korku duymazmış. Geçenlerde bunu mahsus bir bilene gösterdim. Arslan derisinden olduğunu o da tasdik etti. Zaten kenarlarından da bellidir. Tüyler tamamiyle tabaklan mamıştır.

CEVAHİR MİNARESİ

Evliya Çelebi'nin kaleminden Süleymaniye Camii:
Sultan Süleyman Han bu camiyi denize bakar bir yüksek tepe üzerinde yaptırdı. Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar büyük üstad mimar, yapıcı, amele, taş tıraş eden mermerci varsa toplayıp üç sene, ayağı bağlı üç bin forsa, temelini yerin dibine indirip, temeline rıhtım yapıp üç senede yer yüzünde esas bina göründü. O halde bir sene hali üzerinde durup bir sene sonra mihrabı konuldu. Dört tarafındaki duvarları kubbe kemerlerine varıncaya kadar üç senede bitirdiler. Ondan kavi ve sağlam dört ayak üzerine büyük kubbeyi yaptılar.

EN MÜKEMMEL SİLAH: SÖZ VE KALEM

Cemil Meriç'ten tesbitler:

"Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah kalem! Sözle, yazıyla kazanılmayacak savaş yok. Demokrasiden önce demopedi (halkın terbiyesi). Demek ki kalem sahiplerine düşen vazife; telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamak, halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak... Bir kılıcın kazandığı zaferi başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler ise tarihe mâl olur. Tarihe, yâni ebediyete...

HATTAT MEHMED ESAD YESÂRİ

İstanbul'da, sağ tarafı inmeli olarak dünyaya geldi. Sağ eli, hiç tutmaz haldeydi. Bu yüzden yazıyı sol eliyle yazmaya çalışırdı. «Solak» mânâsına gelen «Yesâri» lakabını bu sebeple aldı.

Babası, Şeyhülislâmlık danışmanlarındandı. Oğlunu, meşhur hat ustası Şeyhülislâm Veliyüddin Efendiye götürdü. O ise, çocuğun felçli haline bakarak «bu işi yapamaz» diye reddetti.

BİR MUAMMA VE CEVABI

Sultan Dördüncü Murad Hân (merhûm) da ataları gibi sanatkâr ve şâirdir. Bilhassa muamma (bilmece nev'i şiir) söylemeye meraklıdır. Bir dîvan sonrası hususi sohbet sırasında etrafına bakınıp meclistekilere sorar:

"- Dırahşân oldu gördüm beş hilâl üstünde bir hurşid!"

Mecliste hazır bulunan Nef'î, mısra'daki "gördüm" fiilinden yola çıkarak, etrafına bakınıp cevabı aramaya koyulur... Tam bu esnada dizini dirseğine destek ederek beş parmağıyla alnını kavrayıp düşünmekte olan bir vezîri görür ve vezinle cevabı yapıştırır:

"- Meğer kim pençe-i sîmîne ol meh-pâre yaslanmış" deyiverir.

EDİRNE ESKİ CÂMİİ

Edirne, Sultan Birinci Murad (Hüdâvendigâr) devrinde Lala Şâhin Paşa emrindeki Osmanlı ordusu tarafından 1362 senesinde fethedilmiş ve 1362 senesinden itibaren 1453'te İstanbul'un fethine kadar 91 sene Dev-let-i Aliyye'nin, başşehri olmuştur. Edirne; Osmanlı devrine âit câmiler, köprüler, konaklar, saraylar, çarşılar, hanlar ve hamamlarla doludur.

FATİH'İN BOĞAZ KESEN HİSARI

İstanbul Boğazı'nm Rumeli yakasında, Fatih'in yaptırdığı hisar. İstanbul'un fethinden önceki döneme ait en eski Türk eserlerinden biri. Deniz kıyısından tepelere kadar uzanır. Burçları dokuz kata kadar yükselir.

Bulunduğu yer, Boğaz'ın en dar ve stratejik noktası olarak hesaplanmıştı. Karşısındaki Anadoluhisarı İle birlikte Boğaz'ı kestiği için «Boğazkesen» adı verilmişti. Sonraları «Rumelihisarı» diye anıldı,

DİVRİĞİ ULU CAMİİ

Sivas-Divriği Ulu Camii, zengin taş süslemeleri ve farklı motifleri ile dünyânın en önemli sanat şaheserlerindendir. UNESCO tarafından koruma altına alınmış Anadolu'daki nadir eserlerden biridir.